Senden Önce sürükleyici bir öykünün yanı sıra; sıcak ve samimi görüntülerin ekrana geleceği mahalle hikayeleri ile de yüreklere dokunacak. Genç yetenekler ile usta isimleri aynı projede buluşturan dizide, Altan Erkekli mahallenin manavı “Derman” karakterine hayat verirken; Nalan Kuruçim Semiha, Işıl Dayıoğlu Adalet, Uğur Biçer Serdar, Taha Ünal ise Emir karakteri ile seyirci karşısına çıkmaya başladı.
İlk bölümü 13 Şubat salı akşamı yayınlanan dizinin başrolünde Alp Navruz, Sinem Ünsal ve Nilperi Şahinkaya bulunuyor. Senaryosunu Başak Angigün kaleme aldığı Senden Önce’nin yönetmen koltuğunda ise Feride Kaytan oturuyor. Senden Önce dizisinde kim hangi karakteri canlandırıyor? işte detaylar:
ALP NAVRUZ (HAKAN)
İşi inşa etmekti ama kendine gerçek bir yuva inşa edemedi Hakan. Gerçekten sevilmek başka şey, sevginin gerçekliğinden emin olmak başka. Hiçbir zaman emin olamadı karısının sevgisinden, olamayacaktı da. Küçük bir aşk kaçamağı yaptı iş gezisinde, koca bir bela aldı başına. Her şey sahici olsun istiyordu ya hani; yalansız dolansız. Şimdi öyleydi işte. Merve gerçekti, ama gerçek olduğu için imkansızdı artık onu sevmek. Yine de başarabilecek miydi? Söz konusu Hakan’sa eğer, mümkündü elbet. Çünkü o, çocukluğundan beri kafasına koyduğu her şeyi başarmıştı.
SİNEM ÜNSAL (MERVE)
Hiç kimsenin hiçbir şeyi olarak tanıdı kendini Merve. Ama bir kişinin her şeyi olmaya adadı kendini. Aile olmaya adadı kalbini. Önce dostluğun kapısını çaldı, dosttan aile olur mu diye denedi, sonra aşkın kapısını zorladı, eşiyle yuva kurmaya çalıştı. Aile olmak sonradan öğrenilebilen bir şeydi ama bu uğurda dostla düşman olmak beklenmedik bir savaştı. Yine de direndi Merve; öyle ya direnmek, eskiden beri heybesinde taşıdığı küçük bir oyuncaktı.
NİLPERİ ŞAHİNKAYA (SAHRA)
Çocuk yaşta başına gelen talihsiz olay tüm hayatını ve hayata bakış açısını değiştirmişti Sahra’nın… Bir adamın kızı olmak midesini yeterince bulandırırken, bir başka adamın karısı olmayı kendine kondurmamıştır dahi. Yuva kurmamış, bunu hayal dahi etmemiştir. Ve ettirmemiştir de! Aşk tutulası değil, kaçılası bir şeydir ona göre. Eni sonu kötüdür Sahra’ya göre.
TANSEL ÖNGEL (KAAN)
Tecrübeden ders çıkarmayan, sadece yorulur, yıkılmaya mahkumdur Kaan, kardeşi Hakan’ın aksine, zor günlerin direnen değil, dövünen kişisidir. Romantiktir, kırılgandır. Kolay kanar, kolay kandırılır ve yazık ki kolay kolay da iyileşmez. Melankoliktir biraz, takıntılıdır Kaan. Cevaplara kolay ulaşamaz, sorgulamaz çünkü, dosdoğru güvenmeyi tercih eder. İyi biridir ve bu yüzden hiçbir zaman büsbütün iyi hissedememiştir kendini, doya doya iyiyim diyememiştir.
UĞUR UZUNEL (ÖMER)
Aşk diye bildiği şeyin ağır bir obsesyon olduğunun farkında değil Ömer. Olsa dahi dönmez yolundan, vazgeçmez. Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadar demiş ya hani Mevlana; Ömer’i ikisi de paklamaz artık. Yanmanın değil, yakıp yıkmanın derdinde artık o. Ve elbette aşk, yandığın yerde başlayıp yaktığın yerde biten şeydir. Sonunu bile bile yakar kendini Ömer, ateşe yürür en başından beri.
ALTAN ERKEKLİ (DERMAN)
Mahallenin güzel abisi Derman. Sattığı meyve sebzeler gibi, karakteriyle, dostluğu ve sevdasıyla da şifa deposu. Ama yazık ki kılavuzu olan aklı hasta biraz. Gönlü de, zihni de yorgun. Adalet’in yılmaz sevdalısı, Balat’ın romantik delikanlısı, fedakar abisi, inatçı keçisi.
IŞIL DAYOĞLU (ADALET)
Adıyla müsemma Adalet. Eski yetimhane müdürü. Vicdan terazisi herkesi doğru tartmış bugüne kadar, herkese hakkını vermiş, kimselerden bir şeycik istememiş, kimseye müdana etmemiş, çok sevmiş ama hiç evlenmemiş. Yeğeni Emir’le bir başına yaşıyor mahallede ama herkeslere yetiyor, herkesin derdine koşuyor. Kin tutmuyor, nefret etmiyor kolay kolay. Bu hayatta ihmal ettiği tek bir kalp var o da kendi kalbi. Peşinden gidemiyor bir türlü kalbinin; dostu sevmek bir yere kadar, biraz da aşk olsun diyemiyor. Utanıyor mu, belki biraz. Bencilce mi geliyor, belki biraz. Ama en çok, Emir yalnız kalır diye korkuyor.
NALAN KURUÇİM (SEMİHA)
UĞUR BİÇER (SERDAR)
Abidin Dino, çaresizliği çizseydi eğer, Serdar’ı resmederdi. Diplomalı işsiz Serdar. Koah hastası babasıyla, merdiven altı dairelerinde, küf içinde yaşıyor. Çalışkan ve dürüst bir adam oysaki ama bir türlü iş bulamıyor, bulsa dahi babasını bırakıp çalışamıyor. Bu onulmaz paradoksun içinde keskin bir hayat mücadelesi veriyor Serdar. Yaşamıyor, hayatta kalmaya çalışıyor.